TUIK tarafından yayınlanan Mart ayı istatistiklerinin istihdam piyasasında koronavirüs salgınının etkilerinin en net görüleceği ay olması bekleniyordu. Bunun nedeni TUIK’in istatistikleri 3 aylık ortalamalar halinde yayınlaması ve Mart ayının Şubat-Mart-Nisan
aylarının ortalamasını yansıtmasıydı. Oysa ki açıklanan işsizlik oranı %13.2 ile geçen senenin aynı ayında görülen %14.1’in oldukça altında kaldı. Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı da Şubat ayından Mart ayına %12.7’den %13.0’e yükseldi. Fiiliyatta yaşandığını bildiğimiz istihdam kayıpları ile işsizlik oranında bu denli düşük bir artış görmek hiç
beklenmeyen bir durumdu. Peki nasıl oluyor da Mart ayının ilk yarısında Türkiye’yi de etkisi altına alan koronavirüs salgını reel sektörü birdenbire etkilerken işsizlik oranı geçen seneye göre bir düşüş gösteriyor.
İşsizlik oranında geçen seneye göre düşüş ve de geçen aya göre sınırlı bir yükseliş görmemizin ardında yatan neden tamamen TUIK’in kullandığı “işsiz” tanımıyla ilgili. TUIK’in işsiz tanımı referans dönem içerisinde istihdam halinde olmayan kişilerden son 4 hafta içerisinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan 15 yaş ve üstü sivil nüfusu kapsıyor. Dolayısıyla bir kişi 4
haftadan uzun bir süre önce iş arama kanallarından birini kullanmış ve iş bulamadığı için başvurularından haber bekleme sürecindeyse işsiz tanımından düşüyor. TUIK’in de notlarında belirttiği gibi bu süre 2014 yılı öncesinde son 4 hafta değil son 3 aydı. Hemen belirtelim ki bunlar TUIK’in kendi belirlediği kurallar değil. Türkiye AB’ye uyum çerçevesinde Eurostat ve ILO (International Labor Organisation) standartlarına uygun olarak veri üretiyor. Uluslararası karşılaştırmalara uygun olmanin getirdiği bir sonuç olsa da mevcut dönemde işsizlik oranını düşük gösteren bir uygulama olduğu için TUIK’in uyarlanmış başka bir seri daha yayınlaması gerektiğini düşünüyoruz.
İşsizliğin yanı sıra istihdam piyasası ile ilgili verilere biraz daha detaylı bakarsak salgının etkilerini daha net göreceğiz. Ancak onun öncesinde %13.2 olarak gerçekleşen toplam işsizlik oranına karşılık kadın işsizlik oranı nasıl değişti ona bakalım: Mart ayında kadın işsizlik oranının geçen sene Mart’ta görülen %16.2’den %14.3’e gerilediğini görüyoruz.
Burada düşüşün ardındaki nedenlere bakabilmek için bir tanımı daha bilmek gerekiyor. O da “iş aramayıp işbaşı yapmaya hazır” olanlar. Hatırlatmak gerekirse işsiz ve istihdamın toplamı bize işgücünü veriyor.
İşgücüne dahil olmayan nüfus içinde yer alan bu kesim TUIK’in tanımına göre çeşitli nedenlerle iş aramayan ancak 2 hafta içinde işbaşı yapmaya hazır kesimi gösteriyor ve iki gruba ayrılıyor: Bunlar: 1) iş bulma ümidi olmayanlar, 2) mevsimlik işçi, öğrenci, ev hanımı olması dolayısıyla iş aramayan ancak iş olması durumunda işbaşı yapmaya hazır kişiler.
Kadın istihdamı ile ilgili göstergeleri bu tanımlar çerçevesinde incelersek kadın çalışabilir nüfusunun 31.5 milyon kişi olduğunu görüyoruz. Bu sayının 9.5 kişisi işgücüne dahil olmuş. Bu iki sayıyı birbirine oranladığımızda işgücüne katılım oranının Mart itibariyle %30.1 olduğunu görüyoruz. Oysa ki 2019 yılı Mart ayında işgücüne katılım %34.4 seviyesindeymiş.
İşgücüne katılım oranında düşüş iki nedenden kaynaklanmış olabilir. Ya çalışabilir nüfus çok hızlı artmıştır ki bu çok gerçekçi değil, ya da kadın işgücü sayısı düşmüştür. Nitekim geçen senenin Mart ayına bakıldığında işgücü sayısında 10.6 milyon kişiden 9.5 milyon kişiye 1.18 milyon kişilik bir azalma olduğunu görüyoruz. Buradaki azalmanın 804 bini istihdamdaki düşüşten 373 bini ise işsiz sayısındaki düşüşten kaynaklanmış. İşsiz sayısındaki düşüşe karşılık iş aramayıp işbaşı yapmaya hazır olanlardaki 562 bin kişilik
artış pandemi döneminde azımsanmayacak miktarda kadının tanımsal olarak işsiz istatistiklerinden çıktığını ve iş aramayıp işbaşı yapmaya hazır kişiler kategorisine girdiğini düşündürüyor.
Mart ayında işgücüne dahil olmayan 32.1 milyon kişilik kesimde önceki seneye göre 3.3 milyon kişilik bir artış yaşanmış. Bunun 1.58 milyonu erkek, 1.69 milyonu kadın. Yani 15 yaş üstü nüfus içerisinde işgücüne dahil olmayan kesimdeki artışın çok daha büyük bir kısmı kadınlardan oluşuyor.
İşgücü piyasasında olup bitenin resmini daha net bir şekilde görebilmek için bu kişilerin işsiz ve de dolayısıyla işgücü istatistiklerine eklenerek hesaplama yapılmasının daha doğru olduğuna inanıyoruz.
Dolayısıyla 2020 Mart ayında iş aramayıp işbaşı yapmaya hazır 1.97 milyon kişiyi hem 1.35 milyon seviyesindeki kadın işsiz sayısının hem de 9.47 milyon kişilik işgücü sayısının üzerine eklediğimizde %14.3 olarak açıklanan kadın işsizlik oranının %29.0’a fırladığını görüyoruz.
İşsiz tanımındaki bu yanılgıya neden olan noktayı düzelterek işsizlik oranını hesaplamak işsiz sayısındaki yanıltıcı düşüşün önüne geçmemize imkan veriyor ancak bize istihdam piyasası ile ilgili bilgi vermiyor.
İstihdam edilenlerin 15 yaş üstü sivil nüfusa oranına bakarak hesapladığımız istihdam oranı Mart ayında %28.8’den %25.8’e düşmüş durumda. Bu da sınırlı bir düşüş sayılmakla birlikte 2018’in sonunda başlayan düşüş eğiliminin pandemi ile birlikte bir hızlanma gösterdiğine işaret ediyor. Ailelerin gelir kaybına uğradığı böyle bir dönemde özellikle kadın istihdamındaki düşüş, yaşanılan sıkışıklığın boyutlarının daha da derinleşmesine neden oluyor.
Sektörel detaylara baktığımızda kadın istihdamında geçen senenin Mart ayına göre yaşanan 804bin kişilik kaybın yarısı tarımdan yarısı tarım dışı sektörlerden kaynaklanmış. Tarım dışı sektörlerde 289bin ücretli ve yevmiyeli kadın işini kaybederken 85bin kişilik düşüş de ücretsiz aile işçisinden kaynaklanmış. Bu ikincisi muhtemelen talep düşüklüğünün getirdiği daha az üretim ihtacının doğurduğu bir gelişme. Kendi hesabına
çalışan kesimde de 34bin kişilik bir azalma yaşanırken ilginç bir şekilde işveren kesimde 11bin kişilik bir artış yaşanmış. Bu bilgiler ışığında TUIK’in istihdam piyasasındaki resmi daha doğru bir şekilde gösterebilmek için girişimde bulunmasını bekliyoruz. Ayrıca sorunun sadece bir istatistik sorunu olmamasından hareketle pandemi sonrası ekonomik açılmayı yaşadığımız bu günlerde kadın istihdamında kayıplarının önlenmesi ve bu zor
dönemde sıkıntıların daha çabuk atlatılabilmesi için kadın istihdamının ve yeni girişimlerinin desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu doğrultuda ekonomi yönetimi ve bankalar tarafından sağlanan desteklerin kadın girişimcileri de kapsayacak şekilde genişletilmesi, kredi tahsis sürelerinin kısaltılması, vadelerin uzatılması, belirli bir süre geri ödemesiz kredilerin sunulması, nakit akış problemlerine çözüm olacak hizmetler geliştirilmesi ailelerin gelir kaybının bir nebze önüne geçecek ve önemli sosyal sorunların yaşanmadan bu sürecin atlatılmasına yardımcı olacaktır.
Özlem Derici Şengül
KAGİDER Ekonomi Danışmanı
https://facebook.com